3 Mayıs 2010 Pazartesi

“MARMARAY PROJESİ” YÜZYILIN FİYASKOSUNDA SÜRPRİZ(!) İPTAL!

Hükümetin övüne övüne bitiremediği Marmaray Projesinin kara ayağı olan CR1 inşaat etabı başlamadan şimdilik sona erdi.

TCDD’ye ait demiryolu hattı üzerinde 2 yolun 3 yola çıkartılarak, dolaylı olarak özel bir kuruma devrini öngören CR1 etabında, yüklenici firma olan AMD (Alstrom-Marubeni-Doğuş) Konsorsiyumu, sözleşmeyi “mevcut sözleşme şartlarında projeye devam edemeyecekleri” gerekçesiyle fesh etti.

Her ne kadar yetkililer, umursamaz bir tavırla proje devam ediyor, 29 Ekim 2013 tarihinde bitecek dese de, ortaya ciddi sorular çıktı. Aslında, yetkililerin bu rahat tavrı, ister istemez ilginç soruları da gündeme getirmiyor değil!

Projeyi en başından bugüne kadar halktan saklayan hükümet, bugün de, sözleşmenin feshi konusunda halka gerçek bilgileri yansıtmıyor. Tek taraflı sözleşme iptaline götüren sürecin ne olduğu açıklanmıyor! Bu durum da, “hükümet bu fesihi mi bekliyordu?” sorusunu akla getirmiyor değil!

Her ne kadar yanlış bir proje olduğunu savunuya katılsak da, “köprüye karşı marmaray, marmaraya karşı köprü” ikilemi belirli çevreler tarafından uzun süredir yaratılmış durumda! Bu durum dahilinde, bazı kesimler, 3.köprünün yapılmamasına koşut olarak Marmaray projesini öne sürerken, 3.köprünün güzergahının açıklanmasından 1 gün sonra bu fesih kararının açıklanması manidar olmuştur. Sanki ortada, 3.köprüye karşı çıkacak kesimlere, göz dağı veriliyormuş gibi bir izlenim oluşuyor. Yani, “bakın marmaray projesi şimdilik iptal oldu, İstanbul’un trafik sorunu da var, bu durumda 3.köprüyü yapmaya mecburuz” mesajı mı veriliyor?.

Biz şuan şeytanın avukatlığını yapıyoruz, yapmak da zorundayız! Çünkü sözleşme metinlerine konulan maddelerle, uluslararası tahkim kurulunun hakem olarak atandığı, olası şirket zararının tahkim yasaları çerçevesinde devlet tarafından karşılanması öngörüldüğü, projedeki olası gecikmelerde sorumlu işveren ise, konsorsiyuma para ödeneceği halde, hele ki projenin konsorsiyum tarafından onlarca parça halinde değişik müteahhitlere devredildiği ve sürekli gündeme geldiği üzere, bu müteahhit firmalarda çalışanların maaşlarının da ödenmediğinin iddia edildiği ve eylemler yapıldığı bir ortamda, “tazminat ödemeyi göz alarak” konsorsiyumun tek taraflı sözleşmeyi fesh etmesi, hiç de akıl karı bir görüntü vermiyor!

Daha işe başlanmadan, ortaya sürülen “sözleşme şartlarının ağırlığı” gerekçesi ise, hiç inandırıcı değil! Elbette konsorsiyumun kararına karışacak değiliz, ancak bu; projeyi ihale edenler, bu projenin olası sonuçlarını halka açıklamayanlar, sürekli süslü sözlerle “halkın ağzına bir parmak bal çalma” derdinde olanlar, daha CR1 inşaatı başlamadan demiryollarını kaderine terk edenler, yolculara “tehir zulmü” yaşattıranlar ve demiryolu işletmeciliğine zarar verenler için geçerli değil! Bunları yapanlar, hesap vermek zorunda! Çıkıp halkın karşısına, bu işin aslını astarını anlatmak zorunda! Devletin bu işten ne kadar zarar ettiği açıklanmak zorunda!

Ancak, gerçeklerin açıklanması gerekirken, hala “projeyi zamanında bitireceğiz” diye açıklama yapanlar, bize soru sordurmak ve bazı bilinmeyen/unutulan gerçekleri açıklamak zorunda bırakıyor!

Israrla, halka yanlış bilgiler yansıtanlar, projenin resmi bitiş tarihini çarpıtarak, halka “unutturma” egzersizi yaptırıyorlar! Çünkü, aynı açıklamanın sahipleri, çok değil bundan 2-3 yıl önce projenin biteceği tarih olarak 2010 yılını açıklamışlardı! Dolayısıyla, 2013 tarihinin gerçek olmadığı öncelikle açığa kavuşturulmalı!

Daha önce basına da yansıdığı üzere, bu proje, CR1 etabı inşaatı 8 Aralık 2008 tarihinde başlamış olsaydı, sözleşme metinlerine göre 2014 tarihinde bitecekti. Bu durum dahilinde, yetkililerin açıklamalarına göre, yılın sonuna kadar yapılacağı iddia edilen yeni ihale yapılırsa(hiçbir sorun ve gecikme olmaksızın), “nasıl olacak da, 2 yıl sonra proje tamamlanacak?” daha önce 6 yılda bitecek olan bir proje, nasıl olacak da 2 yılda bitecek? Yoksa, “Ankara-istanbul hızlı treni” diye empoze edilen “hızlı tren aldatmacasında” Hasanbey-Esenkent arasında yapılan yolu “Ankara-İstanbul hızlı treni sefere konuldu” şeklinde yaptıkları gerçek dışı beyanlarda olduğu gibi, bu proje için de 2 tane inşaat yeri gösterip, kısa bir parkur açıp, “YAPTIK!” mı diyecekler? Gerçi her etaba, her parçaya, “sanki herşey tamammış gibi” açılış töreni yapan zihniyetten fazlasını da beklemek mümkün değil!

Gelelim diğer sorulara;

-AMD’nin sözleşmeyi tek taraflı fesh etmesinde, Marmaray CR1 etabı hakkında açılan davaların etkisi var mı? “Dolaylı olarak özelleştirme içermesi” gerekçesi en çok öne çıkan ve harici birçok ciddi gerekçeyi de içeren iptal davalarıyla ilgili olarak, hukuktan bir kaçış söz konusu olabilir mi? Yada bu davaları düşürmek/konusuz bırakmak, hedefler arasında olabilir mi?

-Sözleşme şartları ağır gerekçesinin arkasından, devleti çok zarara uğratması muhtemel olan “yüklenici” tarafı ağır basan yeni bir sözleşme mi ihale edilecek?

-Bu işten; hazinenin, TCDD’nin ve konsorsiyumun zararı ne kadar? Bu bilgiler niye hala açıklanmıyor?

-Birdenbire sözleşme şartları ağırlaşmadığına göre, bu sürece neden seyirci kalındı? Yoksa bu beklenen bir durum muydu?

-Proje güzergahı mı değiştirildi? Bu sözleşme iptali, bunun yolunu mu açacak?

Bu ve benzeri birçok sorunun cevabını bekleyip göreceğiz? Ancak bu fesihin bir tesadüf, basında yer aldığı şekilde “şok” olmadığı hususu, yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor!

Umarız, bu projeye, bilimsel çerçeveden, halktan yana bakma becerisini gösteremeyen ve arzu edilenle, projeyle yapılmak istenen arasındaki farkı göremeyip susan yada destek verenler bu sefer çıkar şu soruyu sorarlar:

“Ne oluyor?”

Not: Bu yazı http://www.demiryoluhukuku.com/ adresinden alınmıştır.