29 Aralık 2008 Pazartesi

MARMARAY PROJESİ VE ARDINDA YATAN SEÇİM HESAPLARI

Marmaray Projesi ile ilgili olarak çok kapsamlı olmasa da, eleştirel yaklaşımlar uzun zamandır dile getiriliyor. Bu eleştiriler zaman zaman basında yer ettiği gibi, verilen soru önergeleri ile meclis tutanaklarında da yerini almış durumda.

Projeye yönelik geliştirilen eleştirilere nitelik açısından bakıldığında ise, kapsamın çok geniş olduğu söylenebilir. Çünkü, "asrın projesi" olarak kamuoyuna lanse edilen bu proje ile ilgili olarak bilim çevrelerinin söylemleri büyük bir öneme sahip! Ve son aylarda bu çevrelerden de önemli açıklamalar peş peşe geldi.
İstanbul'da, ulaştırma konusunda bilimsel çalışmalar yapan ve kürsüye sahip olan İstanbul Teknik Üniversitesi ile Yıldız Teknik Üniversitelerinin Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini emekli olana kadar yürütmüş yada hali hazırda yürüten bilim insanları, projeye sert eleştiriler getirdiler. Eleştirilerin odaklandığı nokta ise, projenin 2.etabı olan kara etabı(CR1 etabı), yani TCDD Banliyö hatlarının 2 yoldan 3 yola çıkartılması ve rehabilite edilmesi inşaatı idi. Bu inşaat dahilinde; tarihi hattın ve binaların yok edileceği, 3 hattın anlamsız olduğu, Haydarpaşa ve Sirkeci gibi tarihi ve endüstriyel önemi olan garların devre dışı bırakılmasının kabul edilemez olduğu özellikle üstünde durulan konulardı.
Projenin yaratacağı etkiler halktan sürekli olarak saklandı
CR1 olarak adlandırılan bu inşaat ile ilgili olarak, yetkili makamlarca son haftalara kadar gizliden gizliye dillendirilen konu ise, TCDD Banliyö hatlarının, bu inşaat için 2 yıl süreyle işletmeye kapatılacağı idi. Gizliden gizliye diyoruz, çünkü bu kapatma konusu halka açıklanmadı, demiryolu hatlarının kapatılması ve yeniden işletmeye açılması ile ilgili tarihler hiç dile getirilmedi. Proje kamuoyuna, sürekli olarak "dünyanın en derin tüpü" vb. gibi, tüp geçit temalı konu başlıkları ile yansıtıldı. Basında çıkan haberlere, toplanan binlerce imzaya ve meclise verilen soru önergelerine rağmen, halkın karşısına çıkılıp hiçbir açıklama yapılmadı.

Halbuki, DLH'nın sözleşme belgelerine göre 05 Aralık 2008 Cuma günü, TCDD'nin iç emirlerine göre de 08 Aralık 2008 Pazartesi günü, hatların kapatılmış olması gerekiyordu. Ancak bu yapılmadı! Peki hatlar neden kapatılmamıştı?
Geçtiğimiz ay internet sayfalarına düşen DLH Genel Müdürlüğüne(Marmaray Projesi inşaatından sorumlu olan resmi kuruluş) ait bir rapor, işin boyutlarını gözler önüne seriyordu!

DLH Genel Müdürlüğü'nün Kasım 2008 Marmaray Raporu,
halktan gizlenen bazı gerçeklerin ortaya çıkmasını sağladı
Marmaray Projesinden Ulaştırma Bakanlığı adına sorumlu olan DLH Genel Müdürlüğünün Marmaray Projesi ile ilgili Kasım 2008 raporu, proje ile ilgili gizli kalan birçok gerçeği ortaya çıkardı. Bu gerçeklerden birisi de, AMD Rail adlı konsorsiyuma ihale edilen CR1 inşaatı için, hatların 05 Aralık 2008 tarihinde işletmeye kapatılması konusuydu. DLH'nın bu raporuna göre, 05 Kasım 2008 tarihinde Halkalı ve Gebze'deki TCDD tesislerinin tamamlanacak, bundan tam bir ay sonra da hatlar kapatılacaktı. Ancak bunların hiçbir gerçekleşmedi!
Rapor, DLH'nın yazışmalarında yer alan bir söylemin gerçek olmadığını da ortaya çıkardı;
"TCDD Banliyö hatlarının inşaat için
2 yıl süreyle kapatılacağı söylemi doğru değildi"
İstanbul halkı, 2 yıl süreyle demiryolu hatların kapatılacağını bile bilmez iken, raporda yer alan veriler, kapatmanın 2 yıl değil, 6 yıl süreceğini gösteriyordu! Yetkili makamlar, günde 130 bini aşkın yolcuyu taşıyan bir demiryolu hattını "2 yıl süreyle kapatma" konusuna, İstanbul trafiği açısından çözüm getirememelerinden olsa gerek, konuyu dillendirmekten ve tarihleri kamuoyuna açıklamaktan çekinirken, bu raporun ortaya çıkması "şok" etkisi yarattı. Ve bu konu kısa sürede, basında haber konusu oldu. Ancak DLH Genel Müdürlüğü hala suskunluğunu koruyor. Ne hatların 2 yıl değil, 6 süreyle kapatılacağı gerçeğine, ne de hatların neden 05 yada 08 Aralık 2008 tarihlerinde kapatılmadığına dair hiçbir açıklama yapmıyor.
DLH, bu gerçeklerin kamuoyu tarafından bilinmesinden rahatsız mı?
DLH'nın bu aşamada tek sorunu, bu raporun nasıl ortaya çıktığı olacak ki, geçtiğimiz günlerde Taisai Corporotion(Tüp geçit inşaatından sorumlu konsorsiyumun Japon ortağı) İstanbul Şubesi adına kayıtlı bir telefondan, DLH Genel Müdürlüğü personeli olduğunu ifade eden bir kişi tarafından, belirli isim ve adreslere telefonlar edildi. Kişisel telefon numaralarını nasıl elde ettiği bilinmeyen ve DLH Genel Müdürlüğünden aradığını söyleyen kişinin, ulaşmaya çalıştığı tek bir bilgi vardı, o da; "bu raporu kimin ortaya çıkardığı" idi. Anlaşılan o ki, arayan kişi yada arayan kişiye bu aramaları yapma görevini verenler, raporun kamuoyu tarafından bilinmesinden rahatsız olmuştu. İnternet ortamında dolaşan, gazete ve haber sitelerine konu edilen bu rapor ile ilgili amiyane tabirle "bir kelle" aranıyordu. Halbuki bu rapor, ilgili tüm kurumlarda dağıtılan, dağıtımı da DLH Genel Müdürlüğü tarafından yapılan, "gizli" ibaresi de taşımayan bir rapordu.
Bu raporun kamuoyu tarafından bilinmesi birilerini neden rahatsız etmişti
-Raporla birlikte, kamuoyundan gizlense de, 2 yıl olarak bilinen TCDD hatlarının işletmeye kapatılma süresinin aslen 6 yıl olması ve bu durumun da halk tarafından artık biliniyor olması mı rahatsızlık yaratmıştı?

-Raporda belirtilen sözleşme sürelerinin, bilinmez tarihlere sarkmış olması sonrasında, bu gecikmelerin karşılığında inşaatı yapmakla yükümlü olan konsorsiyuma "gecikme zammı" ödenip ödenmeyeceğinin yada tersi bir durumla gecikme konsorsiyumdan kaynaklandı ise, bu gecikmenin konsorsiyuma fatura edilip edilmeyeceğinin ve tüm bu süreçlerin devlete olacak zararının merak konusu olması mı sorundu?

-Proje hayata geçtiği taktirde, TCDD trenlerinin tüpten geçişlerine, gece saatleri dışında izin verilmeyeceğinin bir kez daha belgelenmiş mi olması sorundu?

-İstasyon platformlarının(peron) 225 metre olarak projelendirilmesinin, 10 vagonlu ve başında doğal olarak bir lokomotif olan bir TCDD tren dizisi(274 metre uzunluğunda) için standart dışı olduğu gerçeğinin ortaya çıkması mı sorundu?

-TCDD personeli ve bazı yöneticileri ile konunun uzmanı olan bilim çevresinin, "mevcut 2 yolun bile TCDD tren işlemeciliği için yetersizdir" yönündeki haykırışlarına, hükümetin "demiryollarını geliştireceğiz, yolcu ve yük taşımacılığındaki payını artıracağız" şeklindeki söylemlerine rağmen, raporda; "hazırlanan 30 yıllık işletim tahmini çerçevesinde 2025 yılı için hedeflenen şehirlerarası trenler, Ankara-İstanbul hızlı trenleri(!) ve yük trenleri göz önüne alınarak TEK HATTIN yeterli olacağı sonucuna varıldığı " yönündeki akıl almaz karara yer verilmesi gerçeğinin ortaya çıkmış olması mı sorundu?

-Raporun içeriği iyice incelendiğinde, aslen TCDD araçlarının bırakın tüpe gece saatlerinde girmesini, Anadolu yakasında Gebze'yi, Avrupa yakasında da Halkalı'yı geçemeyeceğinin bir kez daha ortaya çıkması mı rahatsızlık yaratmıştı?

-Yolcu hareketlerinin kuzey yönlü olmasına rağmen, güney sahilinde gerçekleştirilen projenin sürekli olarak eleştirilmesi karşısında, projedeki yolcu taleplerinin, projenin sözleşme gereği bitmemiş olacağı 2010 yılı arazi kullanım kararları baz alınarak belirlenmiş olması gerçeğinin ortaya çıkması mı sorundu?

-Raporda açıkça ifade edildiği üzere, "..yollardaki otomobil ve OTOBÜS sayısının azaltılarak karayolu araç trafiğinin rahatlamasının yanında, ÖZEL OTOMOBİL kullanıcılarına da hızlı bir ulaşım seçeneği sunulacak…" ifadesinin Marmaray Projesinin İstanbul'a sağlayacağı avantaj olarak sunulması gerçeğinin ortaya çıkması mı sorundu?

-Raporun son bölümlerinde "mevcut raylı sistemler" başlıklı sayfada, harita üzerinde işlenmiş mevcut sistemler adlandırılırken, Haydarpaşa Tren Garı yerine, bilinçli olarak "Harem" ifadesinin konulmasındaki aldatmacanın ortaya çıkması mı sorundu?

Sorun yada rahatsızlık yaratan neydi bilemiyoruz ama bildiğimiz bir gerçek var ki, DLH Genel Müdürlüğü ve bağlı taşra teşkilatlarının iktidar değişiklikleriyle atanmayan idari ve teknik personeli, "Marmaray Projesinin" tarafı değillerdir. Aksine projenin direkt içinde olan çalışanlar olarak, konuya; halktan ve gerçeklerden yana açılımlar sunmaları gerekmektedir. DLH Genel Müdürlüğü personeli, sendikal örgütlenme özgürlüğü olan personeldir ve kurumlarının yasalar gereği yürüttüğü projelerin yanlışları ile ilgili olarak, üyesi oldukları sendikalar(işçi yada memur) aracılığıyla düşüncelerini ifade etmelidirler. Ve sistemin, "aksi düşünenleri engelleme" çabalarına alet olmamalıdırlar.
Marmaray Projesi ile ilgili gerçekler DLH Genel Müdürlüğünü aşmaktadır
Aslında sorun, DLH Genel Müdürlüğünü aşan bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Çünkü bu proje, mevcut hükümetin üzerinde durduğu, siyasi rant için de özellikle kullandığı bir projedir. Ve yönetimi AKP'li olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin, kentsel dönüşüm projeleri için arazi elde etmek yada demiryolu arazilerine el koymak vb. gibi hedefleri açısından, bu projenin büyük önemi vardır.

İşte TCDD iç emirlerine göre 08 Aralık 2008 tarihinde, CR1 inşaatı için kapatılması gereken demiryolu hatlarının, neden kapatılmadığı ve yeni kapatılma tarihinin neden açıklanmadığı, daha doğrusu kapatma tarihleri ile ilgili olarak herhangi bir açıklamanın neden yapılmadığı sorularının cevabı bu noktada ortaya çıkmaktadır…

Yerel seçimler öncesi demiryolu hatlarının kapatılması göze alınamamıştır
Eğer 08 Aralık 2008 tarihinde demiryolu hatları kapatılsaydı, zaten tıkanık olan İstanbul trafiğine, her gün için 130.000 yolcu girişi olacaktı! Bunun anlamı da en basit haliyle; KAOS idi!
Kapatılan demiryolu hattında başlatılacak inşaat; semt yada mahalle sakinlerinin(Gebze'den Halkalı'ya kadar) hayatını felç edecekti. Yollar, karayolu üst ve alt geçitleri yıkılacak, demiryolunun kenarındaki yollar kullanılamaz hale gelecekti.

İnşaatla birlikte yapılacak olan tarih ve doğa katliamı, tepkilere neden olacaktı!

İşte bu olumsuz durum ve halk üzerindeki etkisi, ister istemez seçim sonuçlarını da önemli oranda etkileyecekti. Seçimlere kadar geçecek olan yaklaşık 4 aylık süreçte, halk doğal olarak tepkisini, mevcut belediye yönetimi ve siyasi iktidara yönetecekti. Bunun farkında olan siyasi iktidar, konuyu kimse bilmeden ötelemek, geçiştirmek isterken, bu raporun kamuoyu önünde tartışılması, herhalde en son isteyecekleri şey olsa gerekti!
Görünen o ki, seçimlerin yaklaştığı bir dönemde, özellikle İstanbul halkına, gelecekte yaşayacakları ciddi sorunlar gösterilmek/bilince erdirilmek istenmiyor. Ve bu durumda, İstanbul'un duyarlı insanlarına ve "halka hizmet etme" iddiasıyla seçmenin karşısına çıkacak siyasi parti ve anlayışlara ciddi bir görev düşüyor, bu da; "HALKA; kandırılmak istendiklerini anlatmak ve Marmaray Projesinin ardında yatan asıl gerçekleri halkla paylaşmak!!!"