11 Aralık 2008 Perşembe

Marmaray Projesi/Yedikule-Yenikapı tünel inşaatı ve arkasında yatanlar

"Marmaray'da Ruhsatsız Hat, İnşaatı Durdurdu"
Geçtiğimiz aylarda, "bu başlıkla" başlayan haberler çıkmıştı bazı basın organlarında! Haber içeriğine göre, Marmaray Projesinin BC1 etabı kapsamında yapılan/yapılmak istenen Yenikapı-Yedikule tünel inşaatının ruhsatsız olduğu gerekçesiyle İstanbul 4 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla durdurulması söz konusuydu. Aynı zamanda, bölgede oturan 550 mesken sahibine gönderilen geçici tahliye kağıtlarının hukuk dışı olduğu yönünde saptamalar da vardı. Ancak bu haberlerde bu tahliye kağıdının DLH tarafından gönderildiği belirtiliyordu ki, bu bilginin, bölge sakinlerinin bazılarının vekilliğini yapan Prometheus Hukuk Bürosunun İstanbul İdare Mahkemelerine açtığı dava ile yanlış olduğu ortaya çıktı. Çünkü tebligatı yapan DLH değil, Gama-Nurol Adi Ortaklığı idi.

Eldeki belgelere göre, Fatih Kaymakamlığından alınan yetkiyle, DLH tarafından Gama-Nurol Adi Ortaklığı yetkilendirilmişti. Ancak, Fatih Kaymakamlığı'nın "geçici tahliye" için yetki de vermediğini, sadece tebligat yapmaya ilişkin yetki verdiği 11.08.2008 tarihli Kaymakamlık yazısında ortaya çıkıyordu.

İşin bu hukuk dışı ve keyfi boyutu, Yedikule'deki demiryollarına ait lojmanlarda ikamet eden personele de tebligatlar gelince, iyice su yüzüne çıkmış oldu.



Demiryolu lojmanlarının "geçici tahliyesi !!!" için tebligatlar da Gama-Nurol Adi Ortaklığından!

İstanbul 4 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 20.08.2008 tarih ve 2306 sayılı, "İmar Kanunu uyarınca gerekli ruhsat ve izinler alınmadan herhangi bir inşai faaliyette bulunamayacağı" yönündeki kararı devam etmesine rağmen, bu sefer de mülkiyeti TCDD'ye ait olan Yedikule'deki lojmanlar için "geçici tahliye" tebligatları geldi. Bu tebligatlar da, Yedikule'de oturan 550 mesken sahibine gelenlerle aynı içerikte ve aynı hukuk dışı yetkiyi içeriyordu. İşin skandala varan boyutu daha da tırmandıran ise, mülkiyet sahibi olan TCDD'nin konudan haberinin dahi olmamasıydı. DLH Genel Müdürlüğü önce DLH Marmaray Bölge Müdürlüğüne, DLH Marmaray Bölge Müdürlüğü de Gama-Nurol Adi Ortaklığına yetkiyi vermişti. Bu yetki ki, "kolluk kuvvetlerinin yetkisini" dahi bu ortaklığa verecek kadar ileri giden sınırsız bir içeriğe sahipti.

İstanbul 4 Nolu Koruma Kurulunun verdiği durdurma kararı, inşaat ve inşaat ile ilgili tebligatların mahkemelik olması, Fatih Kaymakamlığından alındığı iddia edilen yetkinin Kaymakamlığın 11.08.2008 tarih ve 2753 sayılı kararı ile reddedilmesine rağmen, konunun kamuoyu nezdinde de sönümlenmeye yüz tutmuş olmasını fırsat bilen Gama-Nurol Adi Ortaklığının bu fütursuz ve kanun kural tanımaz 2.girişiminin hukuki boyutu bir kenara, bu ortaklığın 2 ayrı şirketinin geçmişe dair sicillerinin kabarık olması ve DLH Genel Müdürlüğü ile olan garip ve yargılamalara konu olmuş ilişkileri ön plana çıkmaktadır.

Nurol Holding'in; demiryolları, DLH ve hükümetlerle ilişkileri ile yaptığı tartışmalı projeler 30 yıl öncesine kadar dayanıyor


Nurol Holding'in eski adıyla Demiryolu İnşaatı Genel Müdürlüğü(şimdiki adı DLH Genel Müdürlüğü) ile ön plana çıkan ilk işi Ankara-İstanbul Sürat Demiryolu Projesi! Yavuz Demirkol'un "Ayaş Yollarında Tünelim Kaldı" isimli kitabında(BTS Yayınları-2008), bu proje dahilinde Nurol Firmasının ihalesini aldığı "Ayaş Tüneli" olarak bilinen tünel inşaatı ile ilgili Yüce Divan sürecine kadar giden süreç ile ilgili çok önemli bilgilere ulaşıyoruz.

Ülkemizde ne yazık ki klasikleşen "yolsuzluk" örneği ve kirli ilişkiler ağının su yüzüne çıktığı bu olay özetle şu şekildedir:

Nurol Firması 10 Ekim 1978 tarihinde Demiryolu İnşaatı Genel Müdürlüğüne başvurarak, "tünel uzunluk zammının" inşaatın başladığı tarih değil, bittiği tarih baz alınarak ödenmesini ister. Bayındırlık Bakanlığı Yüksek Fen Kurulu, firmanın bu talebini kabul etmez. Bu karar, Demiryolu İnşaatı Genel Müdürlüğünün isteği üzerine, dönemin Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi tarafından Bayındırlık Kuruluna inceletilir ve bu kurul da 17 Ekim 1979 tarih ve 19 sayılı kararı ile aynı sonuca varır.

Bu arada hükümet değişir ve Demirel Hükümeti iş başına gelir. Bu sefer ki Bayındırlık Bakanı Selahattin Kılıç'tır. Yeni bakan Bayındırlık Kurulunun verdiği kararı sümen altı eder ve açıklamaz. Bu arada, yeni bakanın damadı da Nurol içinde önemli bir mevkide görevlidir.

Ancak Bayındırlık Kurulunun kararından bir gazeteci haberdardır ve konuyu hem Yüksek Fen Kurulu Başkanına, hem de Demiryolu İnşaatı Genel Müdürüne sorar. Fen Kurulu Başkanı, "bakanlığa yolladık" demekle yetinirken, Demiryolu İnşaatı Genel Müdürü, "kararı aradıklarını, yazı yazdıklarını ve endişe edilecek bir şey olmadığını, aksi yönde uygulama yapılırsa geri almanın mümkün olduğunu" söyler.

Ancak kurul kararlarına rağmen, Nurol'un istediği şekliyle ödeme yapılır. Tartışmaya Jeoloji Mühendisleri Odası da katılınca, tartışma büyür ve bakanlık yaptığı ödemeye kılıf bulmak için 14 Mart 1980'de 8/805 sayılı Bakanlar Kurulu kararnamesini çıkartarak, 1979/19 sayılı Bayındırlık Kurulu kararını uygulanamaz hale getirir. Akabinde de, Bayındırlık Kurulu, 1980/13 sayılı kararıyla 1979/19 sayılı kararı yürürlükten kaldırır.

Bu durum üzerine CHP meclise soru önergesi verir. Olayın boyutunun farkında olan Demiryolu İnşaatı Genel Müdürü görevinden istifa eder. Ancak, iktidar yolsuzluk suçlaması ile ilgili hiçbir şey yapmaz. 12 Eylül darbesi sonrasında, Bayındırlık Bakanı eski Müsteşarı Mehmet Çotur konuyu Milli Güvenlik Konseyine mektupla bildirir ve devletin 140 milyon lira zarara uğradığını söyler.

17 Mart tarihinde Milli Güvenlik Konseyi kararıyla, eski bakan Selahattin Kılıç ile birlikte Demiryolu İnşaatı Genel Müdürlüğünün genel müdürü ve bazı üst düzey bürokratları, Nurol Firmasının sahibi Nurettin Çarmıklı ile beraber Yüce Divan'a sevk edilir. Dava başlar ve 3 Haziran 1982'de Çarmıklı resmen tutuklanır. Dava dosyasında; hem rüşvet iddiaları, hem de Nurol Firması için özel kararname çıkartılarak devletin zarar ettirilmesi suçlamaları yer almaktadır.

Sonuçta 9 Mart 1983 tarihinde Yüce Divan kararını açıklar. Eski Bayındırlık Bakanı Selahattin Kılıç, "Ayaş tüneli inşaatında Nurol Firmasına fazla ödeme yapılması" konusunda görevini kötüye kullanma konusunda delil yetersizliğinden beraat eder, ancak Bayındırlık eski Müsteşarı Teoman Güzey(dava sırasında Teoman Güzey, oğlunun Nurol'da 4 ay çalıştığını söyler) ile Demiryolu İnşaatı eski Genel Müdürlerinden Okay Fehmi Kurçeren 8 ay hapis cezası alır. Demiryolu İnşaatı Genel Müdürlüğünün bir diğer eski Genel Müdürü Suat Taftalı ise, Nurol Firmasının sahibi Nurettin Çarmıklı'dan rüşvet almaktan 1 yıl hapis ve iki bin lira para cezası alır. Ancak, ilginç bir şekilde, Çarmıklı'nın rüşvet verdiği kişi ceza alırken, Çarmıklı delil yetersizliğinden beraat eder.

Kaderin acı cilvesi ile olsa gerek(!), ilerleyen yıllarda, dava açılmasını sağlayan Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren'in damadı ile eski Bayındırlık Bakanı Ekrem Ceyhun da Nurol firmasında çalışmaya başlayacaktır…

Bu tünel inşaatı ile ilgili olarak, Nurol İnşaatın web sayfasında "projenin devam ettiğine" dair ibare bulunması, aksi bir şekilde DLH'nın sitesinde ise, bu projenin artık gözükmemesi ilginç bir veri olarak kabul edilmelidir. İşin daha ilginci ise, 2008 yılı bütçesinde, "Sürat Demiryolu Projesi" için 500.000 YTL ödenek gözükmesidir(Ayrıca bkz. "Ayaş Yollarında tünelim kaldı-Yavuz Demirkol/BTS Yayınları 2008)…

Nurol Firmasının hukuk dışı davranma olayları ve devlet bürokrasisi içindeki bu dayanılmaz ağırlığı ilerleyen yıllarda da firma ile ilgili başka yolsuzluk olaylarını gündeme getirecektir...



Nurol Firmasının adı Meclis Genel Kurul Salonu Yolsuzluğunda da geçiyor!

Mustafa Kalemli'nin Meclis Başkanlığı döneminde Meclis Genel Kurul Salonunun inşaatında ortaya çıkan skandal ve yolsuzluk iddiası, Mustafa Kalemli'nin istifasına neden olurken, inşaatı yapan firma olarak Mesa-Nurol ortaklığı karşımıza çıkar. Olayla ilgili olarak 06 Mayıs 1998 tarihli Sabah gazetesinde "yolsuzluk değil yağma", aynı günlü Hürriyet gazetesinde ise "Meclis'teki vurgun tam 26 milyon dolar" başlığıyla çıkan haberlere göre, faturanın 3 misli şişirildiği iddia edilir. Konuyla ilgili olarak kurulan Meclis Araştırma Komisyonu hazırladığı raporda, "Mesa-Nurol şirketince 38 milyon dolar fatura çıkartılan Meclis Genel Kurul Salonu İnşaatı için gerçek maliyetin 12 milyon 57 bin dolar olduğu" tespitine yer verilir. Aynı raporda, firmaya yapılan fazla ödemenin lira olarak karşılığının "4 trilyon 50 milyar" olduğu belirtilir. Bu raporda, Bayındırlık birim fiyatlarına göre ise, genel kurul salonunun 5,5 milyon dolara yapılmasının mümkün olduğu, Mesa-Nurol ortaklığına ödenen paranın ise 21,7 milyon dolar olduğu" ifadeleri de yer almaktadır(http://yenisafak.com.tr/arsiv/2000/ekim/19/g3.html).

Konuyla ilgili olarak, eski Meclis Başkanı Mustafa Kalemli, TBMM'nin 5 eski üst düzey yöneticisi ile Emlak Konut A.Ş ve Ural Mimarlık Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi aleyhine dava açılır ve bu dava yenilenen bilirkişi raporlarıyla halen devam etmektedir. Davada yargılananlar arasında Mesa-Nurol ortaklığının olmaması ilginç bir veri olarak karşımızda durmaktadır.



Nurol firması denetleniyor ama kim tarafından?

Nurol Firmasının 2000 yılı hesapları denetleniyor. Denetimi yapan ise, Arthur Andersen denetleme firması. İşi ilginç kılan ise denetimi yapan firmanın sicilinin, Nurol'dan çok daha kabarık olması. Bu denetleme firması, rüşvet skandalıyla dünyayı sarsan Enron'un denetçisi olan bir firma! Arthur Andersen adlı bu firmanın, Enron denetiminde önemli evrak ve delilleri kararttığı ortaya çıkınca ABD'de hakkında soruşturma açılıyor. Ve daha bu soruşturma sürerken, Türkiye'de bu firmaya denetleme ihaleleri veriliyor. Bunlardan dikkate şayan ikisi de; TMSF'nin 2001 yıl sonu bilanço ve gelir tablosunun denetlemesi işinin verilmesi ile BDDK'nın danışmanı yapılması! Bu firma Türkiye'de neleri denetlemiyor ki; batık bankaları, fona devredilen Toprakbank, Sümerbank, Demirbank, Telekom'un özelleştirilmesi çalışmaları ve daha birçok şirketin denetimi bu firmaya yaptırılıyor (http://www.evrensel.net/02/03/09/ekonomi.html), sonuçların hepsi de beklendiği üzere; OLUMLU !!!

Ve Nurol Holding'e ait Nurol Yatırım A.Ş.'nin 2000 yılı hesaplarının denetimi de bu firma tarafından yapılıyor, sonuç da diğerlerinde olduğundan farklı değil!


Nurol Holding'in ismi Bahçeşehir Emlak konutları yolsuzluğunda da sahnede!

Bahçeşehir'de 1987'de başlayıp 2003'de sona eren yolsuzluklar ve devleti zarara uğratan işlemler zincirinde, yine aynı firma ve ortaklık var; Mesa-Nurol!

Gazetelere yansıyan verilere göre, TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun ortaya çıkarttığı devlet zararı 2 katrilyon(http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=84524)! Başka bir veri ise, Bahçeşehir Emlak Konutlarını yapan MESA ve Nurol Holding'e yapılan fazla ödemenin 39.6 trilyon olduğu ve bunun çeşitli oyunlarla buhar edildiği yönünde. Olay, yine hükümet boyutuna ulaşırken, iddialara göre dönemin Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu, bu firmalardan paranın alınması için harekete geçince bakanlık görevinden alınıyor(http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=72419).

Tıpkı "Ayaş Tüneli yolsuzluğunda" olduğu gibi, kaderin acı cilvesi bu yolsuzluklar zincirinde de ortaya çıkıyor ve 2001 yılında Cumhurbaşkanlığınca görevlendirilen Devlet Denetleme Kurulu tarafından EmlakBank soygunu belgenince, Anasol-M Hükümeti birden Emlak Bankasını kapatma kararı alıyor. Dönemin görev zararı en az olan bankası olan Emlakbank'ın ani bir kararla kapatılması ile ilgili olarak Bahçeşehir Emlak Konutlarındaki yolsuzluk ile diğer yolsuzlukların üstünün kapatılmak istendiği iddiaları ortaya atılıyor. İşin daha ilginç boyutu ise, bankanın kapatılmasının ardından kurulan Emlak Bankası Tasfiye Fonu'nun başına daha önce Nurol Holding'de çalışan Kadir Günay'ın getirilmesi!

Bu olayda da, Nurol Holding hakkında hiçbir işlem yapılmaz iken, yetmezmiş gibi, "Varılan uzlaşmayla firmalar, sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle tazminat istemekten de vazgeçtiler." haberi 28 Nisan 2004 tarihinde gazetelerde yer edecekti. Uzlaşmayı sağlayan ise, AKP Hükümeti idi (http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/04/28/450785.asp). Sonuçta, Nurol Firmasının dokunulmazlık zırhı bu hükümetle de devam ediyordu.



Nurol bu sefer de TEKEL'in özelleştirilmesinden yüz milyonlarca dolar kazanıyor

TEKEL'in özelleştirilmesi sürecinde de rol oynayan NUROL, oluşturdukları Nurol-Limak-Özaltın-TUTSAB konsorsiyumu ile TEKEL'in alkol bölümünü 292 milyon dolara alır. Daha sonra yaşanan birleşme ile Mey İçki Sanayi ve Ticaret A.Ş. adını alan bu sanayi, Şubat 2004'de faaliyete başlar. Ve 2 yıl sonra da, Mey İçki'nin % 90 hissesi, Texsas Pasific Group'a 810 milyon dolara satılır (http://www.uzumsen.org/index.php?option=com_content&task=view&id=129&Itemid=27). TEKEL'in alkol bölümünü alan konsorsiyumun sadece %90'lık hisse satışından 2 yıl gibi kısa bir sürede elde ettiği kar 518 milyon dolardır.


Nurol'un karıştığı diğer birkaç olay ve projeler

Aynı zamanda NATO müteahhitleri arasında da adı geçen(http://www.kizilbayrak.org/2003/sykb07/sayfa_14.html) Nurol'un adı, Filyos'taki 1,5 milyon metrekarelik hazine arazisinin tahsis edilmesi çabalarında da geçer. İşin içinde öne çıkan isim ise, AKP Zonguldak Milletvekili ve şuanki TBBM Başkanı Köksal Toptan'dır. Selüloz-İş Sendikası Çaycuma Şubesinin iddialarına göre Köksal Toptan, bu arazinin Nurol'a verilmesi için çaba sarf etmektedir (http://www.ereglidtv.net/arsivsite/haber/haber_ayrinti.asp?Haber_No=22325).

Nurol Firması, kentsel dönüşüm adlı yağma projelerin için yapılan plan değişiklikleriyle ilgili dava dilekçelerinde "müdahil" olarak da görmek mümkündür(http://www.mimarlarodasiankara.org/calrap/-id=872.htm).

Nurol Firmasının adı, yapılacak olan tarih katliamı ile anılan Ilısu Barajı inşaatında da geçer. Bu proje dahilinde tarihi Hasankeyf kentinin yok olması söz konusudur. Ve bu projeye karşı dünya çapında protestolar gerçekleştirilmesine rağmen proje devam ettirilmektedir(http://www.dogadernegi.org/index.php?sayfa=hasankeyf-ilisu-baraj-projesi).

Nurol Firması'nın, yaptığı birçok inşaat faaliyetinin yanında, göze çarpanlar arasında İstanbul Metrosu inşaatı "Metro 1" de vardır. Ve bu projede Gama Firması da Nurol'un ortaklarındandır…


30 yıl sonra yine bir demiryolu projesinde, Nurol Firması karşımıza çıkıyor!

Geçmişte birçok yolsuzluk dosyasına adı karışan ve bu yolsuzluk dosyaları yüce divana kadar giden, hükümetler düzeyinde tartışmalar/istifalar yaratan ancak ilginç bir şekilde koruma zırhı olan Nurol Holding'in adı; 30 yıl önce bir demiryolu inşaatı olan "Sürat Demiryolu Projesinden" sonra, bu sefer de Marmaray Projesinde karşımıza çıkmıştır.

Devlet nazarında büyük tartışmalar yaratan ve yolsuzluk dosyalarına konu olan bir firmanın, "yüzyılın projesi" diye adlandırılan projede de görevlendirilmiş olması akıllarda birçok soru işareti bırakmaktadır. Bu soru işaretlerini, Nurol'un Marmaray Projesindeki Türk ortaklığı daha da artırmaktadır. Marmaray Projesinin BC1 olarak adlandırılan tüp geçit inşaatını Japon-Türk ortaklığı olan Tasai-Nurol-Gama konsorsiyumu almıştır. Ve Nurol'un Türk ortağı olan Gama'nın olumsuz sicili de, Nurol'dan pek farklı değildir!



GAMA Firması'nın adı en çok,İzmit/Yuvacık Barajı inşaatında yapılan yolsuzlukla gündeme gelir


Ülkede yolsuzluk tartışması ile önemli bir gündem yaratan Yuvacık barajı inşaatı işini Gama-Güriş ortaklığı alır. İnşaatla ilgili olarak; emsallerine göre kat kat yüksek bedelle yapıp, üstüne fahiş bedellerle su satışı yaparak Hazine'yi milyarlarca dolar zarara uğratmak suçlamasıyla dava açılır. Dava sonunda, aralarında Gama A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Erol Üçer'in de bulunduğu 9 kişi, "devlet alımına fesat karıştırmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası alır. Dönemin İzmit Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen ise, milletvekili olduğu için, "dokunulmazlık" zırhı nedeniyle yargılanmaz(http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=217974).

İşin devlet ile ilişkisi boyutuna gelince, projenin öyküsü 1987 yılında başlar. Proje için Yap-İşlet-Devret modeli benimsenir. Ancak DSİ'nin, bu modelin sakıncalı olduğu yönünde rapor vermesine rağmen, projenin ihalesi 8.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sınıf arkadaşları olan Erol Üçer(Gama A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı) ile İdris Yamantürk(Güriş A.Ş. Yönetim kurulu Başkanı)'e verilir. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen de, şirketlerle "su bedelini ödeme" garantisi ile anlaşma yapar. Devlete atılan milyarlarca dolarlık kazık yüzünden 9 kişi ceza alırken, devletin zararı ile şirketlerin haksız kazancı, ülkenin el pahalı suyunu kullanan Kocaeli Halkına fatura edilir.

Gama A.Ş.'nin patronu olan Erol Üçer'in "devlet üstün hizmet madalyasına" layık görülmüş olması ise fazlasıyla manidardir!



Gama A.Ş. devlete bir tek suyu değil, elektriği de pahalı satmakla meşhur!

Kurulduğu dönemde devlete kilovat saati 16 centten elektrik satan Birecik Barajı'nın ve Enron'un da ortakları arasında bulunduğu Trakya Elektrik'te payı olan GAMA'nın şirketleri sadece geçen yıl devlete 47 milyon dolarlık pahalı elektrik sattı. Sayıştay ve Devlet Denetleme Kurumu (DDK) raporlarına konu alan yap-işlet-devret projelerinden biri olan Birecik Barajı'ndan GAMA, geçen yıl 2.3 milyar kilovatsaatlik (kwh) üretim yaptı ve bunun da kwh'sini 6 sentten sattı. Bu satıştan şirketin kasasına yaklaşık 14 milyon dolar girdi.

Uzun bir dönem devlete 16 sentten, daha sonraki yıllarda 13 ve 10 sentten elektrik satan Birecik Barajı'nda aslında diğer hidroelektrik santrallerinde olduğu gibi üretimin maliyeti 0.50 sent düzeyinde. Ancak yatırım bedeli altında birim fiyatına eklenen rakamlarla bu satış fiyatı 12 kat daha fazla belirlenerek dudak uçuklatan rakamlara çıkıyor. Üçer'in ortak olduğu bir diğer şirket Trakya Elektrik ise halen devlete 9.5 sentten elektrik satıyor. Geçen yıl 3.6 milyar kwh elektrik satışı yapan Trakya Elektrik, buradan da 33 milyon dolar gelir elde etti. (http://arsiv.sabah.com.tr/2006/04/22/eko129.html, http://arsiv.sabah.com.tr/2006/04/25/eko122.html)

Görüldüğü üzere, "devlet üstün hizmet madalyalı", Yuvacık Barajı inşaatında devleti zarara uğratmak ve ihaleye fesat karıştırmaktan hüküm giymiş olan ve devlete attığı kazık yetmezmiş gibi, devletin 12 kata varan pahalı elektriği almakta ısrar ettiği Gama A.Ş'nin patronunun enerjideki ortağının da, rüşvet skandalı ile meşhur Amerikan tekeli Enron olması şaşırtıcı olmasa gerektir!



Gama'yı Rusya ve İrlanda da takibe alır

Gama A.Ş.'nin zarar verdiği sadece devlet değil, çalışanlar olunca, Türkiye'de çıkmayan ses İrlanda'da çıkıyor. Ve Gama'nın İrlanda'daki şirketi, Türkiye'den götürdüğü işçileri İrlanda kanunlarına aykırı davranarak düşük ücretle çalıştırınca, hakkında soruşturma açılıyor(http://arsiv.sabah.com.tr/2005/03/25/eko113.html).

Gama'nın peşine bir tek İrlanda Hükümeti değil, Rus Hükümeti de düşer. İddialar; GAMA ile birlikte, ENKA ve ALARKO şirketlerinin Çeçelere yardım ettiği, bir takım eylemlere imkan sağladığı yönündedir. Rusya'daki yabancı şirketlere yapılan bu operasyonda, bir tek bu 3 Türk şirketi değil, BP, British Counsil, Siemens, dünyanın en büyük 4 danışmanlık şirketi arasında sayılan ve Türkiye'de de faaliyet gösteren Ernst&Young da vardır. Ve işin içinde vergi kaçırmadan, yolsuzluğa ve Rusya'nın parçalanması için uğraş vermeye kadar birçok suçlama vardır(http://dincergokce.blogcu.com/enka-gama-alarko-icin-yolun-sonu-mu_14388541.html).



Nurol-Gama Ortaklığının günümüzde ihalesini aldığı en kapsamlı ve prestijli proje; MARMARAY PROJESİ!


Devletle yaptığı hemen her işte, yolsuzluk dosyalarının ana kaynağı olmuş, devleti dolandırdıkları ve zarara uğrattıkları, TBMM araştırma Komisyonlarına, Yüce Divan'a kadar belgelenmiş, ihale ve inşaat işlerinde işledikleri suçlar için bazı patronları hüküm giymiş 2 inşaat firmasının, "yüzyılın projesi" olarak adlandırılan bir projenin ihalesini alması/yada verilmesi normal karşılanması gereken bir durum olmasa gerektir. Nasıl bir ihale kanunu/yönetmeliği vardır ki, devleti dolandıranlara, yeniden yeniden ihaleler verilebilmektedir!

Aslında bunu hukuk ve kamu vicdanı açısından anlamak mümkün olmasa da, 30 yıldır bu şirketlerin girdikleri işlerde bürokrasi ve hükümetlerle olan ilişkisini, hatta ödüllendirilmelerini görünce şaşırmıyoruz. Bir de verilen işle ilgili son aylarda ortaya çıkan hukuksuzlukları, keyfilikleri, gizli proje değişikliklerini ve ardında yatan farklı niyetleri görünce, tam da doğru yere bu ihale verilmiş diyesi geliyor insanın!

Zaten şu ana kadar, bu firmaların geçmişini, neden bu firmalara ihalenin verildiğini, şuan için yaptıkları inşaat ile ilgili herhangi bir yasadışı durum olup olmadığını arayan, soran, soruşturan da yok!

İşte bu noktada Yedikule-Yenikapı tünel inşaatı için yapılan hukuksuzluklar ve Gama-Nurol ortaklığının işin içindeki boyutunun gündeme gelmesi/getirilmesi gerekiyor…



Gama-Nurol'a, tünel inşaatı için verilen yetki ve yapılmak istenen tüm işlemler hukuk dışı!


Yedikule'de oturan mesken sahiplerinin, evlerinden çıkartılmak istenmesine Prometheus Hukuk Bürosu aracılığı ile itiraz etmesinden sonra ortaya çıkan skandal vari işlemler zincirini yeniden hatırlamak gerekirse;

-Yedikule-Yenikapı tünel inşaatı için ilk önce Marmaray Projesinden sorumlu kuruluş olan DLH Genel Müdürlüğü, DLH Marmaray Bölge Müdürlüğüne, DLH Marmaray Bölge Müdürlüğü de Fatih Kaymakamlığından aldığını iddia ettiği yetki ile Gama-Nurol Adi Ortaklığına yetki veriyor.

-Prometheus Hukuk Bürosunun yaptığı girişimler sonucunda Fatih Kaymakamlığının verdiği iddia edilen yetki, bizzat Kaymaklığın 11.08.2008 tarihli yazısı ile reddediliyor. Bu arada inşaatın ruhsatsız olduğu ve proje güzergahının gizlice kuzeye doğru kaydırıldığı, yeni güzergahın evlerin hemen altından geçtiği ortaya çıkıyor.

-İstanbul 4 Nolu Koruma Kuruluna Prometheus Hukuk Bürosunca yapılan başvuru üzerine, koruma kurulu, inşaat için izin alınmadığı gerekçesiyle, inşaatı durdurma kararı alıyor. Akabinde, Yedikule'de ikamet eden 550 mesken sahibine yapılan tebligatlar ile tebligatlarda bahsi geçen "geçici tahliye" uygulamasının iptali istemiyle İstanbul İdare Mahkemelerine dava açılıyor.

-Aradan birkaç ay geçmeden ve koruma kurulu kararı hala geçerliliğini korumasına, Kaymakamlıktan alındığı iddia edilen yetkinin asılsız çıkmasına rağmen, bu sefer de mülkiyeti TCDD'de olan Yedikule'deki demiryolu lojmanı sakinlerine Gama-Nurol tarafından "geçici tahliye" için tebligatlar gönderiliyor. Bu tebligatlardan mülkiyet sahibi TCDD'nin ise haberi bile yok. Tahliye edilmesi istenen lojmanların birçoğunun da, tescillenmiş tarihi binalar olması ve bu binalar ile ilgili koruma kuruluna bildirim ve izin başvurusunun yapılmamış olması da ayrı bir tartışma konusu olarak duruyor!

Özetle böyle olan bu tünel inşaatı hikayesinin, en hukuk dışı boyutu; Gama-Nurol'a verilen yetki! Kanunlarda açıkça belirtilen "yetki devri" esaslarına hiçbir şekilde uygunluğu olmayan bu devir işlemi o kadar boyutlu ki, Gama-Nurol'a "kolluk kuvvetlerini ilgilendiren güvenlik tedbirlerini alma" yetkisi dahi tanınıyor ve açıkça Anayasa ihlali yapılıyor.

Geçici tahliye ile ilgili Kaymakamlık izninin olması, ayrıca Türk Hukukunda "geçici tahliye" diye bir kavramın olmaması ayrı bir hukuk dışılık yaratıyor. Bu gerçeklikler ortaya çıkmasına rağmen, tebligatlara devam edilmesi ise, alınmış kurul kararını da bir bakıma hiçe sayma anlamına geliyor.

DLH Genel Müdürlüğünün ve bağlı Bölge Müdürlüğünün, mülkiyeti TCDD'de olan binalar için özel bir inşat firması/ortaklığını yetkili kılması ise, suç teşkil eden bir durum.

Tüm bu hukuk dışılıkların varlığına rağmen, mesken sahiplerine bu tebligatların yapılması, mesken sahiplerini tedirgin ettiği ve gelecek hesaplarını alt üst ettiği için, bir bakıma taciz niteliği de taşıyor.

Gama-Nurol ortaklığının, bu kadar rahat ve hukuk dışı davranmasında, DLH Genel Müdürlüğünün sağladığı olanaklar ve esneklik de büyük etken elbette. Ve bu durum bizlere, ister istemez 30 yıl önce Nurol ile Demiryolu İnşaatı Genel Müdürlüğü arasındaki Yüce Divan'da yargılanma sürecine kadar giden garip ilişkiyi ve Nurol Firmasına getirilen koruma kalkanını hatırlatmıyor değil! Bunca olaya karışmış iki firmanın, üstlendikleri bu projede de hukuk dışı davranmasını ve bu ortaklığa verilen sınırsız yetkilere şaşırmak için fazla bir nedenimiz ne yazık ki yok ama bu tartışmaların çıkmasına neden olan olayın, "tünel güzergahının 25 metre kuzeye kaydırılması" olduğu gerçeği, bize aradığımız "neden" sorusunun cevabını veriyor! Ve karşımıza bu sefer de TOKİ çıkıyor!!!

Yedikule Kentsel Yağma Projesi ve TOKİ'nin göz diktiği demiryolu arazisi!!!

Henüz kamuoyuna pek de yansımamış/yansıtılmamış olan Yedikule Kentsel Dönüşüm Projesi, aslında 2006 yılında TCDD ile İBB arasında "Marmaray Projesi kapsamında!!!" imzalanan protokole göre, kentsel dönüşüm projesi için belediye devredilmek isteniyordu. Konunun hukuki alt yapısı çözümlenemeyince, anlaşılan o ki, TOKİ devreye girmiş!
Tartışmalı bir şeklide meclisten geçen ve CHP tarafından belirli maddeleri Anayasa Mahkemesine götürülen 5793 sayılı torba kanunla süper yetkilerle donatılan TOKİ'nin bölgeyi istemesi, 2006 yılında TCDD ile İBB arasında yapılan protokolün amacı dışında değil! Zaten, Marmaray Projesine göre demiryolu Yedikule'nin altından geçiyor ve Yedikule'de istasyon tesis edilmiyor. Defalarca iddia ettiğimiz üzere, bu bir tesadüf de değil, çünkü Yedikule'deki 45.000 metrekarelik araziye uzun zamandır göz dikilmiş durumda! Bu arazi de, "demiryollarını geliştiriyoruz ve yatırım yapıyoruz" yalanları eşliğinde kapatılan TCDD Cer Atölyesi(burası demiryolu çeken ve çekilen araçlarının bakım, onarımlarının yapıldığı aynı zamanda üretim yeri de olan dev bir atölye idi) ve Yol Atölyesinin arazileri…

Hikaye artık sıradan hale geldiği üzere, sahil kenarında olan ve arazi değeri çok yüksek olan bölgeye kruvaziye liman, otel, kongre, ticaret merkezi inşa etmek! Ancak, ilk başlarda fark edilemeyen bir gerçek son zamanlarda fark edilince, projenin güzergahı gizlice değiştirildi. İşin can alıcı noktası da burada saklıydı, çünkü mevcut Marmaray tünel güzergahı araziyi paralel olarak kesiyordu, TOKİ arazinin kesilmesini istemediği için de, tünel güzergahı aniden 25 metre kuzeye kaydırıldı. Ve ne olduysa bundan sonra oldu, işin içindeki hukuksuzluklar, niyetler bir bir ortaya çıktı!

"Yüzyılın ulaşım projesinde" tartışılan konunun "ulaşım" ile yakından uzaktan ilgisi yok!

Tek bir amaç var, kamu arazisini yağmalamak! Ve kirli niyet için, yaklaşık 3.000 insanı mağdur etmekte, tarihi ve kültürel değerleri bir avuç zenginin çıkarı için yok etmekte, halkın beklentilerini sömürmekte sakınca görmeyen kirli ilişkiler ağı, gün gibi karşımızda duruyor!

30 yıldır devlet ihalelerinde birçok yolsuzluklara konu olmuş iki firma, bu firmaya Ulaştırma Bakanlığı adına DLH Genel Müdürlüğü tarafından verilen kanunlara aykırı yetkiler, konunun TOKİ ile bağlantısı ve Yedikule-Yenikapı arasındaki tünel inşaatı tezgahı! Bu tezgahı gören insan sayısı ne yazık ki çok az. Olayın farkında olan sadece bölgedeki mesken sahibi mağdurların bazıları ile bu mesken sahiplerinin gönüllü olarak vekilliğini üstlenen bir hukuk bürosu, birkaç demiryolcu ve mimar ile konu ilk gündeme geldiğinde sınırlı da olsa bunu haber yapan bazı duyarlı basın mensupları!

Ancak, yolsuzlukla ve devletle bu kadar ilişki halinde olan 2 inşaat firmasının, Marmaray İnşaatının ana etabında ihale almış olması ve inşaat işi yaşam alanlarına gelince, hukuk dışı yüzünü hemen belli etmesi karşısında, konunun enine boyuna sorgulanması gerekiyor.

Devlet/siyaset-kamu-özel olarak birbirinin içine geçmiş bu ilişkiler ağı ve bu tip ilişkilerin geçmişte yarattığı yolsuzluklar/devlete verilen zararlar düşünüldüğünde, yapımı devam eden tüp tünel inşaatının kokusunun da bir gün çıkacağını düşünmeden edemiyor insan! Ve beklenen soruyu soruyor;

"Neden olmasın?...."